Cebeci ve Sen
- Nergis
- 26 Şub
- 2 dakikada okunur
"...Bu maviyle kavgalı göğün altında,
Beraber vurur yüreklerimiz,
Beraber soluruz bu havayı
Kim bilir kaç yıldan beri.
Dökülür oluk oluk kaderimize,
Ülküsüz çeşmelerin simsiyah kiri.
Bir gün sana rastlasam şu sokaklarda,
Dört nala küheylânlar geçse göğsümden.
Yeniden sızlasa sıcak avuçlarında,
Yusuf güzelliğimin çizgileri..."
...Bir kavgaya tutuşmuşum derinlerde,
Senden haber alamaz olduğum vakitlerde.
Göğün görklü kapılarını açıp sana gelmek istemişim,
Rahmeti sonsuz olana el açıp dualar etmişim.
Her duygumun eziyetini göğsüne nakışlayan sen,
Gazeller damlatır olmuşsun gözlerinden.
Ah'larımız koca bir dağ iken,
Devrilmekte köşe bucak ömrümüzden.
...
Evimin yollarını arşınlarken Dilaver Bey'im fısıldadı kulağıma, bu havalarda seni daha bir özlemle hatırladığımı en iyi o bilir. Maviyle kavgalı olduğum günlerdi. O, griliklerime en masumundan bir turkuaz çalıverdi. Tıpkı söylediği gibi oluk oluk dökülüverdin kaderime, katran karası kuyularda parıldayan serçare bir sedef gibi. Bir daha sana rastlayamadım o sokaklarda, göğsüm aynı göğün altında atan yüreğinle avundu, küheylânlar göç eyledi çoktan, ve ben sesini en son Uygur yağısı göklerde işittim. Üstümden atamıyorum inan, kilometrelerce uzakta bir çadırın kuruluşu seyr-ü sefâ içinde dört dönerken gözlerim ardında, akıldan sıyrılmış akıllar bütün mâbedleri yollarına seriyor, senin adımların o bereketli topraklarımızla her buluştuğunda gönül içre gönüllerde "elhâmdülillâh" nidâları yükseliyordu. Seni son kez orada gördüm. Tekrar buluşacağımız o kutlu günü aratmayacak güzelliğinle bana bakıyordun. Göğe en masumundan bir turkuaz çalıverdin, turkuazı çok severdin, o da çok severdi, artık ben de seviyorum.
Şimdi ben yine bir kavgaya tutuşmuş, kutlu sevdâmız için çıkıp gelmeni bekliyorum, griliklerime turkuaz çalacağın o gün, Uygur yağısı göklerde tekrar bir olacağız seninle. Göğün görklü kapıları bütün rahmetini üzerimize yağdırdığında, kaderlerimiz tekrar düğümlenecek, çağlayanlar senin destanını cümle torunumuza bildirmek üzere yeni bir vazife edinecek.
Cebeci'de zaman, seninle birlikte olduğumuz zamanlardaki gibi değil, kanım içime doğru ağır ağır akmakta, yeni vazifeyi beklemekteyim. Adım adım yaklaştığımı hissediyorum, vazifem sırtımda bir nasır belki, fakat gönüllerimizdeki köprü nasır tutmuş bedenimi senin nurunla yumuşatmakta. Beni görünce ne hissedeceğini düşünüyorum, elbet tanıyacaksın, sevgisini 3000 yıl sonra doğacak torununa saklayan o kutlu bey gibi, kervanlardan dudaklarımızda mutluluk türküleriyle geçeceğiz, ve sen nesilleri yeşerten nurlu bakışlarında taşıyacaksın kendini, beni ve nice er kişi Dilaver'leri.
Gönül eri olan Dilaver'lere bin selâm...