Günümüz havaları ve günümüz Havva'ları...
- Nergis
- 16 Eki 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Oca 2024
Bu memleketin insanını hava koşulları çok çetin etkiliyor azîzim, sosyolojinin kapısına kul olacağımız günler yakındır zirâ ne kendi toplumumuzu ne diğer toplumları tahlîl edebilir olduk.
Hava koşulları insanın ruh halinde önemli bir takım etkilere sahiptir, hâttâ bunun içindir ki dünya üzerinde farklı coğrafyalarda yaşayan insanların normalleri, farklı bir toplum için depresif, oldukça hezeyanlı ve buhranlı bir anlam çerçevesinde değerlendirilebilmektedir, bunun için yegâne oluşum bulutun güneşin önünde boylu boyunca uzanarak yarattığı bencillikle bizleri güneşten mahrûm bırakması değil elbet, bunun ilmî ve gayrı-ilmî pek çok etmeni mevcuttur, ama biz bugün başlığımızdan da anlaşılacağı üzere, havaları ve Havva'ları, ve biraz da Âdemleri konuşacağız.
Toplum değişiyor. Toplum değiştiriliyor. Toplum içerisindeki normaller değişiyor, ve bu değişim takdir edersiniz ki çok da müspet bir yönde ilerlememekte. Âdemler de etkilenir elbet, lâkin Havva'lar daha bir hassas bu değişim karşısında.
Havalar, havalar değişiyor. Işınsu ablamızın zaman tarifini okudum okuyalı işlenmiştir benliğime: "Zaman yumağını elinde tutan bir büyücü karıdır. Canı ister salıverir ipi, çabuk çabuk yaşarsınız, yaşadığınızın farkında bile olmadan. Canı ister gıdım gıdım bırakır, her dakika değil, her saniyeyi ta iliklerinizde duyarsınız." Bu havalar ve Havva'lar o kadar acıtmakta ki canımı, büyücü karı gıdım gıdım dahi olsa salıvermiyor ipi, ah bir bıraksa, belki de o diğer Havva'lar gibi mutlu mesut yaşayacağız bizler de.
Peki bu havalar sadece cama çarpan birkaç damladan, kasıp kavuran bir fırtınadan, yahut kavurucu bir sıcaktan mı ibarettir? İçimizde bir yerlerde de değişmiyor mu havalar, bazen günlük güneşlik hissederken, ılık, yumuşacık tarifi güç, ıslık tuttura tuttura beyaz dumanlı yük trenleri geçmekteyken, bazen harbe cephane taşımıyor mu o yük trenleri, tatlı tatlı okşayan başakları yan yatırmıyor mu boşanırcasına yağan yağmurlar, çamurlar arasında bata çıka yürümek çok mu kolaydır kendi yüreğinin bozkırında.
Bundan asırlar evvel bu kadar zor değildi yaşamak, Havva'lar bu kadar ağlamaklı değildi, ya da nadasa bırakmazlardı yüreklerini, işlerlerdi, ilmek ilmek, zor da olsa, güç de olsa işlenirdi, işlendikçe bereketlenir, bereketlendikçe bereketini aktarırdı nesiller sonrasına. Âdemi ile beraber bir dünya kurardı başı dumanlı, beyaz dumanı tüterdi yüreklerinin ocağında, ve o ocak ikisini nesiller sonrasına kadar dahi ısıtabilirdi. Âdemler ve Havvalar. Âdemler Âdem olduğunu unuttu ve bıraktı Havva'larını. Havvalarsa Âdemlerini aramaktansa diğer Havvalara kendini beğendirme derdine düştü. Dillendiremez oldu yüreğindeki ezgileri, Havvalığını reddet dediler ona, ne bir Âdemdir senin istediğin, ne de Âdemdir seni isteyen. Sen oraya aitsin, diğer Havva'ların olduğu yere, Havva'sın sen. Bir tanesin, biriciksin, ama bırak diğer Havva'lar işlesin yüreğini, onlara bak, onlara benze, olabiliyorsan onlar gibi ol. Her gece birbirlerinin kulaklarına fısıldadılar bu sözleri. Âdemler duymadı.
Mevsimler mevsimleri, rüzgârlar ağaçların tepesinde uçurtmaların kuyruklarını kovalarken asırlar geçti. Havva'lar büyüdü. Havalar değişti. Yapay bir pamuk şeker tatlılığı yer aldı Havvaların yanaklarında. Âdemler ise hâlâ uyumakta. Bir tatlı bade bozması içirildi onlara. Havvaların zehri oldu o bade bozması şaraplar.
Ne yağmurdur bizlere kederimizde yük içre yük olan, ne de kopan fırtınalardır aslında. Zoru görmeye aşinâdır Havva. Unutmadan önce elbet. Unutturulmadan önce. İçimizde, farkında olmadan, sinsice değiştirildi havalarımız, normallerimiz, günlüklerimiz. Havva'lar artık daha mutsuz, baktığı aynada gördüğü Havva kendisi olmadığından mutsuz, başka Havva'ları gösteriyor ona aynaları, aynası ona daha güzelleri olduğunu söylüyor, olmaz diyor Havva, söyle, söyle güzel olduğumu söyle! Sırf bunun için Âdem'imden ayırmadılar mı beni? Onsuz da yaşarsın, pek de güzel yaşarsın dememiş miydiniz bana? Şeker pembesi boyalar avutmuyor artık, simler, pullu payetler, ışıltılar cila cila çekildi benliklere. Avunamadı Havva, Âdem'i ise uyumakta hâlâ. Masallar ve gerçek hayat böylesine zıt mıdır? Bütün Âdemler uyumaktalar mı sahiden? Ya Havvalar, çekip sıyıramazlar mı yalan rüzgârlarını birbirlerini bulacakları kadim topraklardan. Yoksa Havvalar da mı dayanamayacak Âdemlerin tatlı uykusuna? Gece birbirlerinin kulaklarına şunları fısıldayan Havvalar kalmadı mı sahiden: "Sen başlı başına diğer Havvalardan ayrısın, değerlisin ve güzelsin. Her Havva gibi, ama sen sen olduğunu unutmadığın an yüreğindeki her bir atım bir atım olmaktan çıkacak ve ezgisini Âdem'in dahi duyacak, ve uyanacak uykusundan."